top of page
Can Taşkent

İz Bırakanlar: Le Corbusier

Charles-Édouard Jeanneret-Gris, nam-ı diğer Le Corbusier, 6 Ekim 1887’de İsviçre’de doğdu. “Uluslararası Üslup” olarak bilinen mimari akımın birinci kuşağının temsilcilerinden olan Le Corbusier aynı zamanda polemikçi bir yazar, devrimci bir şehir plancısı ve başarılı bir ressamdı.

Manifesto niteliğindeki görüşleri ve çığır açan eserleri ile mimarlık ve tasarım dünyasında hayranlık duyulduğu kadar sert eleştirilere de hedef olan Corbusier modernist mimarinin gelişiminde çok önemli bir rol oynamış, çağdaşı ve sonraki kuşak mimarları etkilemiş, üst seviye ilişkileri sayesinde neredeyse bütün dünya kentlerinde iz bırakmıştır.

Kendini Eğitmiş bir Mimar

Yaşadığı şehirdeki dekoratif sanatlar okulunda saat işlemeciliğini öğrenen Corbusier, daha sonra hocasının yönlendirmesiyle sanat tarihi ve mimarlık eğitimi de aldı. 1907-1911 yılları arasında Berlin ve Paris’te mimarlık bürolarında çalışan mimar, bu arada Avrupa ve Balkanlar üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanan uzun bir seyahate çıktı. Yol boyunca tuttuğu notları ve eskiz defterleri, daha sonra bir kitaba dönüşmüştür. Bu seyahatinde özellikle dikkatini çeken ortak alan / mahrem alan karşıtlığı, Rönesans mimarisinin klasik oranları, geometrik formlar ve peyzajın mimariyle entegrasyonu gibi konular mimarın tasarım anlayışını yönlendirmiştir.

Birinci Kuşak Modernist


1917’de tekrar Paris’e dönen Corbusier burada sanatçı – tasarımcı Amédée Ozenfant ile tanışarak çağdaş sanat dünyasına adımını attı. Şair Paul Dermée ile birlikte L’Esprit Nouveau adında bir avant – garde sanat dergisi çıkarttılar. Burada yayımlanan makaleleri daha sonra “Yeni Bir Mimarlığa Doğru” adı altında bir kitap haline getirildi. 1922 yılında kuzeni Pierre Jeanneret ile beraber mimarlık stüdyosunu açtı. Mimar Adolf Loos, 20. Yüzyılın başında mimaride halen geçerliliğini koruyan eklektisist eğilimlere ve o dönemde filizlenen Art Nouveau akımını yeni çağın imkan ve ihtiyaçlarına aykırı bulmuş, “süs suçtur” demişti. Le Corbusier de mimaride duvar süslerini, oymaları kakmaları “ahlaka aykırı” buluyordu. Ona göre pragmatist bir yaklaşımla mucizeler yaratan mühendislerin yanında “mimar beyefendiler” hala tutuculukla yerlerinde saymaktaydı. Oysa evlerimiz de, aynı otomobiller, uçaklar ve gemiler gibi, zamanının teknolojisiyle, seri üretime uygun olarak tasarlanmalı idi. Corbusier bu düşüncelerini “ev, içinde yaşamak için bir makinedir” sözüyle özetlemiştir.

Corbusier, mimarlığa moderniteyi getirdiğine inandığı beş ana tasarım kriteri tanımlamıştı:

  • Binanın altındaki zemini serbest bırakacak şekilde kolonlarla yükseltilmiş bir strüktür

  • Serbest plan düzeni

  • Süsten, taşıyıcı sistemin izlerinden arındırılmış bir cephe

  • İç mekanı eşit biçimde aydınlatacak bant biçiminde pencereler

  • Binanın kapladığı yeşil alana karşılık bahçeye dönüştürülebilecek bir teras çatı

Mimarın en tanınmış eserlerinden olan Villa Savoye, sözü geçen prensiplerin tümünü taşıyan manifesto niteliğinde bir yapıdır.


Büyük usta zamanına göre oldukça radikal ve yenilikçi fikirler ile ortaya çıkıyor, meslek aşkı ve provokatif üslubu ile mimarlık ve şehircilik alanlarında kimi inandırıcılıktan uzak, kimi çağdaşları ve gelecek nesillerin mimarları için ufuk açan, devrim niteliğinde tasarımlar üretiyordu.

“Hatasını” Kabullenen Mimar

Sokaktaki insan ise ünlü mimarın bu heyecanını her zaman paylaşmayabiliyordu. Örneğin Corbusier’in Pessac Bordeaux’da katı modernist ilkelerle tasarladığı ve geleneksel yöntemlerden uzak inşa edilen düşük maliyetli sıra evlerin bir kısmı zaman içinde kullanıcılar tarafından müdahale edilerek hem yerleşim hem görünüm olarak geleneksel konut tasarımına yakın hale getirildi.





Yaşamının sonlarına doğru Corbusier, Pessac deneyimini “Hayat her zaman haklıdır, hata yapan mimardır” sözleriyle anacaktı.


Şezlong’un Yaratıcısı

1928’de mimar Charlotte Perriand’ın stüdyoya katılması ile Corbusier mobilya tasarımına da başladı. Ortaya çıkan ürünler LC Mobilya Serisi adı altında 1929 yılında Salon d’Automne fuarında sergilendi.

Corbusier’nin mobilya tasarımları da mimari tasarım prensiplerine dayanır: Makina estetiği, fonksiyonel yaklaşım, açıkça okunan taşıyıcı sistem ve saf geometrik formlar. Bu ikonik mobilya tasarımları halen Cassina firması tarafından çağdaş beklentilere ve imkanlara göre güncellenerek üretilmektedir.




Le Modulor

Le Corbusier, 2. Dünya Savaşının ardından Avrupa şehirlerinde yaşanan yeniden inşa sürecine ve modern sanayileşme hamlesine paralel olarak çağın acil ihtiyaç duyduğu hızlı ve seri üretim için standart bir ölçü sistemi önerir. Mimarın “Le Modulor” adını verdiği insan bedeninin ölçülerine ve altın oran hesabına dayanan bu sistem, metre ve inç-foot sistemlerine göre daha insancıl bir alternatif getirme iddiasındaydı. Albert Einstein, Le Modulor için “Kötü yapmayı zorlaştıran ve iyi yapmayı kolaylaştıran bir oranlar dili” diye söz etmiştir.


Barınma Ünitesi


Türkçesi “Barınma Ünitesi” olan Unite d’Habitation, savaş sonrası evsiz kalan 20.000 Marsilyalı için yapılmıştır. Bu yapı ortak buluşma, dinlenme, spor ve kültürel etkinlik alanları, revir, kreş ve otel fonksiyonları ile kendi içinde bir şehir gibidir. Mimar, tasarımını Le Modulor sistemine dayandırmış ve bunu da yapının dış duvarına yaptırdığı rölyeflerle belgelemiştir.


İstanbul ve İzmir İçin Nazım Planları

Le Corbusier, 1948 yılında bir söyleşi sırasında Atatürk’e İstanbul’un nazım planı çalışması üzerine yazdığı bir mektuptan “hayatımın en büyük gafı ve en büyük taktik hatası” diye söz eder. “Bu mektupta, inkılap yapmış bir milletin en büyük devrimcisine İstanbul’u eski hali ile, asırların tozu toprağı ile bırakmasını tavsiye ediyordum. Ne büyük hata ettiğimi sonradan anladım.” demiştir. Aynı yıl İzmir Belediyesinin girişimleri ile bu kent için CIAM Şehircilik ilkelerini temel alan bir plan hazırladı ancak bu projesi çeşitli nedenlerden dolayı uygulanamaz bulunarak rafa kaldırıldı. Yine de bu çalışmanın İzmir’in modernleşmesi üzerinde dolaylı etkisi olduğu düşünülebilir.

Dünya Mirası

“Mimarlık, ışık altında bir araya getirilmiş kütlelerin ustaca, doğru ve muhteşem bir oyunudur.” Le Corbusier’nin son dönem işlerinden biri olan Ronchamp Şapeli, adeta mimarın bu deyişinin vücut bulmuş halidir. Modernist mimarinin kalıplaşmış görselliğinden uzak olmakla birlikte özünde son derece modernist ilkeler barındıran bir binadır.



Le Corbusier, 1965’teki ölümünden önce kütüphanesini ve çizimlerini kendinden sonra gelenlere bırakabilmek için Paris’te Fondation Le Corbusier’i kurdu. Mimarın inşa edilmiş eserlerinin 17’si 2016 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alındı.


Kaynaklar


Fondation Le Corbusier: http://www.fondationlecorbusier.fr Brittanica: https://www.britannica.com/biography/Le-Corbusier Arch Daily: https://www.archdaily.com/434972/happy-birthday-le-corbusier-2 Cana Birsel, Le Corbusier’nin İzmir Nazım Planı ve “Yeşil Endüstri Sitesi” Önerisi, Ege Mimarlık Şemsa Demiren, Le Corbusier ile Mülâkat, Arkitekt, 1949

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page